Sessiz İstifa: “Patron Sensin Ama Ben de Buradayım!”
Bir sabah gözlerini açıyorsun ve işe gitmek için yataktan kalkma motivasyonun sıfır. Kahve bile seni hayata döndürmüyor. Ofise gidiyorsun, mesain başlıyor ama senin ruhun çoktan başka bir boyuta geçmiş. Yapman gerekenleri yapıyorsun, ama ne eksik ne fazla. İş tanımında yazmayan şeylere dair en ufak bir kıpırtın yok. Fazla mesai mi? Bir saniye, YouTube’da “insanlık tarihinin en garip olayları” diye bir videoya denk geldim, önce onu bir izleyeyim. İşte karşınızda: Sessiz İstifa!
“Çalışıyorum Ama Aslında Çalışmıyorum”
Sessiz istifa, çalışanların işlerinden fiziksel olarak ayrılmadan, duygusal ve mental olarak istifa etmeleri olarak tanımlanabilir. Bir diğer deyişle, “Sen bana maaşımı ver, ben de sana asgari emeğimi sunayım. Ama sakın benden ekstra bir çaba bekleme!” diyenlerin manifestosu.
Gallup’un 2022’de yaptığı bir araştırmaya göre çalışanların %50’si sessiz istifa sürecinde. Yani şu an bu yazıyı ofiste okuyan her iki kişiden biri, muhtemelen içinden “Evet ya, ben de bu moddayım!” diye geçiriyor.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Bunu anlamak için iş dünyasının köklerine inelim. Sanayi Devrimi’nde işçiler günde 16 saat çalışıyor, amelelikten ölüme sürükleniyordu. Sonra sendikalar geldi, çalışma saatleri düzenlendi. Ama ne oldu? Kapitalizm asla doymadı. Patronlar, “çalışan bağlılığı” adı altında, “Kendi işin gibi sahiplen!” mottosuyla, insanları 9-5 çalıştırıp 24 saat düşünmelerini istediler. (Steve Jobs’ın ünlü “İşini sev, tutkuyla yap” sözü tam burada bir trajikomik anlam kazanıyor.)
Gel gelelim, yeni nesil bunu pek yemedi. Hele ki pandemiden sonra! İnsanlar hayatın işten ibaret olmadığını, sahilde oturup elinde kokteylle güneşi izleyerek de mutlu olunabileceğini fark etti. İşe anlam yüklemek mi? Ah, bu biraz fazla romantik!
Sessiz İstifanın Altında Yatan Psikoloji
Şimdi biraz psikolojik kazı çalışması yapalım. İnsan neden sessiz istifa eder?
- Tükenmişlik Sendromu: Kendini bir hamster gibi aynı çarkta döndürüyorsun ama nereye vardığın belli değil. Aynı şeyleri yapmaktan ruhun ezilmiş. Artık enerjin yok ve sadece günü kurtarıyorsun.
- Ödüllendirme Yok, Ama Beklenti Sonsuz: Ne kadar çalışırsan çalış, ekstra mesaiye kalırsan bile ne teşekkür var ne de zam. “Şirkete bağlı kalmalısın!” deniyor ama şirket sana bağlı mı? Hayır. İşten çıkarsan bir hafta içinde yerine başkasını bulacaklar. O zaman neden fazladan çaba veresin?
- Kendi Hayatına Öncelik Verme: Yeni jenerasyon (başta Z kuşağı) “Önce ben!” diyor. Kariyer önemli ama hayat daha önemli. Tatil mi yapmak istiyorsun? O iş kalır, sen git.
- İşin Anlamsız Gelmesi: Sokrates, “Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez.” diyordu. Bugün insanlar da sorguluyor: “Bu e-postayı atmadan dünya gerçekten daha kötü bir yer mi olacak?”
- İş Yerinde Güvensizlik: Şirketin kültürü, yöneticilerin tavrı, mobbing, çalışma arkadaşlarıyla sağlıksız ilişkiler… Bunların hepsi sessiz istifanın yakıtı.
Sessiz İstifa mı? Yoksa Modern Kölelikten Kaçış mı?
Bazıları sessiz istifayı tembellik olarak görüyor. Ama aslında bu, çalışanların hayatlarının tek anlamının iş olmadığını fark etmelerinin bir sonucu. Belki de modern dünyada emeğin sömürülmesine karşı bir başkaldırı.
Aristoteles zamanında, iş yapmaktan “özgür” olan insanlar filozof olurdu. Şimdi ise işini minimum seviyede yapanlar, “kendi hayatlarını düşünecek kadar özgür” hale geliyorlar. Kim bilir, belki de sessiz istifa insanın kendi varoluşunu sorgulamasının yeni versiyonudur.
Patronlar Ne Yapabilir?
Sessiz istifa, aslında iş yerinde büyük bir çan eğrisinin doğal sonucu. Her çalışan aşırı tutkulu ve bağlı olamaz. Ama işverenler bu durumu nasıl yönetebilir?
- Anlamlı İşler Sunun: Çalışanlar yaptıkları işin bir anlam taşımasını ister. “Bu görevi yapmanın şirkete ya da topluma nasıl bir katkısı var?” sorusuna tatmin edici bir cevap verilemiyorsa, insanlar da motive olamaz.
- İnsanları Sömürmeyin: “Burada bir aile gibiyiz!” klişesiyle kimseyi kandıramazsınız. (Aileler bile birbirini yoruyor, iş yeri neden farklı olsun?)
- Adil Ücret ve Şeffaflık: Çalışan, hakkını aldığını hissetmeli. Maaşlar rekabetçi olmalı, zamlar şeffaf yapılmalı. “Bütçemiz kısıtlı” deyip CEO’ya lüks araba alınması, çalışanların sabrını zorlar.
- İş-Yaşam Dengesi: Mesai bitince, çalışanların peşini bırakın! İnsanlar işten çıktıktan sonra Slack mesajı görmek istemiyor. Onları rahat bırakın.
Sonuç: Sessiz İstifa Gerçekten Kötü mü?
Hayır. Aslında bu bir “uyanış”. Eskiden işlerimizi sevmesek bile aşkla, şevkle yapmamız beklenirdi. Şimdi ise insanlar, “Ben bu işten maaş alıyorum, karşılığında minimum çaba harcayarak psikolojik sağlığımı koruyorum.” diyor.
Belki de mesele sadece iş değil, hayatı dolu dolu yaşamak ve dengeyi sağlamak meselesidir. Ve kim bilir, belki de sessiz istifa, modern çağın en büyük “felsefi” duruşlarından biri olabilir. Ne dersiniz?